Katılan Sanık Nerede Oturur? Geleceğin Adalet Salonlarına Dair Bir Beyin Fırtınası
Hukukun en klasik sorularından biriyle başlayalım: “Katılan sanık nerede oturur?” İlk bakışta oldukça teknik ve sade bir soru gibi görünebilir. Ancak gelin bunu geleceğe dair bir düşünce egzersizi hâline getirelim. Ben bu satırları yazarken, konunun sadece bugünkü anlamıyla değil, yarının adalet sistemine dair ne gibi kapılar aralayabileceğini de merak ediyorum. Belki siz de benimle birlikte bu yolculuğa çıkmak istersiniz…
—
Geleceğin Duruşma Salonları: Sandalyeden Daha Fazlası
Bugün “katılan sanık nerede oturur?” sorusunun cevabı belli: Katılan taraf genellikle müdahil sıfatıyla savcının yanında, sanık ise müdafiinin yanında, mahkeme heyetinin tam karşısında yer alır. Ancak bu sadece bugünün dünyası için geçerli. Peki ya gelecekte? Yapay zekâ destekli adalet sistemlerinde fiziksel koltuklar, mahkeme salonları ve hatta duvarlar bile anlamını yitirirse ne olur?
Belki de “nerede oturur” sorusunu, “hangi dijital alanda temsil edilir” şeklinde sormamız gerekecek. Katılan taraf bir hologram olarak savcıyla aynı sanal platformda mı belirecek? Yoksa tamamen bağımsız bir dijital temsilciyle yapay zekâ destekli yargıçların karşısına mı çıkacak?
—
Erkeklerin Stratejik Öngörüleri: Veriye Dayalı Adalet Mimarisi
Geleceğe dair tahminlerde erkeklerin çoğu, meseleye daha stratejik ve analitik bir pencereden bakıyor. “Katılan sanık nerede oturur?” sorusu onlar için yalnızca fiziksel bir konum değil; sistemin verimliliğini, güvenliğini ve işleyişini optimize edecek bir tasarım meselesi.
Belki de oturma düzeni, tarafların risk profiline göre algoritmalar tarafından belirlenecek.
Belki yapay zekâ, davanın dinamiğini analiz ederek hangi tarafın hangi konumda daha etkili savunma yapabileceğini hesaplayacak.
Belki de tarafların birbirini manipüle etmesini önlemek için “konum anonimleştirmesi” yapılacak.
Bu analitik yaklaşımlar, adaletin daha tarafsız, ölçülebilir ve yönetilebilir bir zemine taşınmasını hedefliyor.
—
Kadınların İnsan Odaklı Vizyonu: Toplumsal Etkiyi Düşünen Bir Duruşma Kültürü
Kadınların öngörüleri ise genellikle daha insani ve sosyal bir perspektife odaklanıyor. Onlara göre mesele, tarafların nerede oturduğundan çok, o oturma düzeninin psikolojik ve toplumsal etkileri üzerine kurulu.
Sanık ve katılanın aynı seviyede oturması, “eşitlik” algısını güçlendirebilir.
Travma yaşayan mağdurlar için daha korunaklı, güvenli alanlar yaratılabilir.
Dijital mahkemelerde taraflar arasındaki mesafe, sanal ortamın tasarımıyla psikolojik rahatlık sağlayacak şekilde ayarlanabilir.
Bu bakış açısı, adaletin sadece hukuki değil, aynı zamanda insani bir deneyim olduğunu hatırlatıyor.
—
Teknolojinin Işığında Yeni Sorular
Bir adım daha ileri gidelim. Eğer duruşmalar metaverse üzerinde gerçekleşirse “katılan sanık nerede oturur?” sorusu belki de şu şekilde değişecek:
Katılan sanık hangi sanal mekânda temsil edilir?
Taraflar arasında sanal bir mesafe olmalı mı?
Yapay zekâ, tarafların beden dilini ve ses tonunu analiz ederek adil bir ortam yaratabilir mi?
Bu soruların cevapları yalnızca hukuk sistemini değil, toplumsal adalet algısını da kökten değiştirecek.
—
Sonuç: Bir Sandalyeden Fazlasını Konuşuyoruz
“Katılan sanık nerede oturur?” sorusu, geleceğin adalet dünyasında artık yalnızca bir düzenleme detayı değil; teknolojik gelişmelerin, insan psikolojisinin, etik ilkelerin ve toplumsal değerlerin kesiştiği bir düşünce alanı olacak.
Belki yarının mahkemelerinde sandalyeler kalkacak, belki taraflar birbirini hiç görmeyecek, belki de tüm süreçler bir algoritmanın belirlediği dijital sahnede gerçekleşecek. Ama kesin olan bir şey var: Bu küçük gibi görünen soru, geleceğin adalet sistemini şekillendirecek büyük bir tartışmanın kapısını aralıyor.
—
Peki sizce?
Bir gün mahkeme salonuna girdiğinizde sanık ve katılanın nerede oturacağına yapay zekâ mı karar verecek, yoksa hâlâ toplumsal değerler mi belirleyici olacak? Yorumlarda birlikte düşünelim…